O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
- He has to have his blood pressure taken every day.
Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
- The crowd pressed toward the gate.
God heard their prayers, wherein they earnestly pressed him for the honor of his great name. (Winthrop, Hist. New England, II. 35).