to take shelter

listen to the pronunciation of to take shelter
İngilizce - Türkçe
siperlenmek
shelter
{i} barınak

Kendime bir barınak inşa ettim. - I built myself a shelter.

O, misafirine yemek getirdi ve ona barınak sağladı. - He brought food to his guest and provided him shelter.

shelter
sığınak

Keçiler ıslanmayı sevmez, koyun ve diğer hayvanlardan daha çabuk sığınak ararlar. - Goats do not like getting wet and will seek shelter quicker than sheep and other livestock.

İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı. - People devised shelters in order to protect themselves.

shelter
{i} sundurma
shelter
kaçamak
shelter
siperlenmek
shelter
han
take shelter
(Askeri) saklanmak
shelter
sığınmak

Ben bir ağacın altına sığınmak zorunda kaldım. - I had to take shelter under a tree.

Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı. - They looked for a place to take shelter from the rain.

shelter
sığınma

Ben bir ağacın altına sığınmak zorunda kaldım. - I had to take shelter under a tree.

Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı. - They looked for a place to take shelter from the rain.

shelter
korumak

İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı. - People devised shelters in order to protect themselves.

take shelter
duldalanmak
take shelter
daldalanmak
take shelter
siperlenmek
take shelter
sığınmak

Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı. - They looked for a place to take shelter from the rain.

Ben bir ağacın altına sığınmak zorunda kaldım. - I had to take shelter under a tree.

take shelter
siper almak
take shelter
barınmak
to shelter
barınağa
shelter
{f} korunmak

Evsiz, serin sağanaktan korunmak için sığınak aradı. - The homeless sought shelter from the chilly shower.

Tom yağmurdan korunmak için sığınak aradı. - Tom sought shelter from the rain.

shelter
muhafazalı yer
shelter
korunak

Tom korunaklı bir hayat yaşıyor. - Tom lives a sheltered life.

Esaret altındaki hayvanlar uzun, korunaklı, canlı yaşarlar, oysa vahşi halde onlar canlı olarak yenilme tehlikesindedirler. - Animals in captivity live long, sheltered lives, whereas in the wild they are in constant danger of being eaten alive.

shelter
muhafaza
shelter
(fiil) korumak, barındırmak, saklamak, yatırmak, barınmak, korunmak
shelter
{i} siper

Asker sipere sığındı. - The soldier took shelter in the foxhole.

shelter
(Askeri) SIĞINAK: Kıtalar ile mühimmat veya ikmal maddelerini top ateşinden, gaz veya hava bombardımanından koruyan, tabii veya suni, herhangi bir sütre. Sığınaklar, derinliklerine göre, yer üstü sığınağı (surface shelter), gömme sığınak (cut-and-cover shelter), dehliz sığınak (cave shelter) olarak ve ateşe karşı mukavemetlerine göre, parça emniyetli sığınak (splintproof shelter), hafif mermi emniyetli sığınak (light shellproof shelter) ve bomba emniyetli sığınak (heavy shellproof shelter) şeklinde sınıflandırılır
shelter
emniyette bulunma
shelter
{i} siper: They took shelter under a tree. Bir ağacın siperine sığındılar
to shelter
duldalamak
to shelter
siperlenmek
İngilizce - İngilizce
shelter
To shelter
bield
To shelter
enshelter
take shelter
find refuge
to take shelter

    Heceleme

    to take shel·ter

    Türkçe nasıl söylenir

    tı teyk şeltır

    Telaffuz

    /tə ˈtāk ˈsʜeltər/ /tə ˈteɪk ˈʃɛltɜr/