Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.
- You have to allow for the boy's age.
Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Allow me to introduce Mayuko to you.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
His plan did not take into account the possibility of rain.