İnsanlar yoksulluğa karşı mücadele etti.
- People struggled against poverty.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
- Tom and Mary struggled to make ends meet.
Bir savaş işareti yok.
- There's no sign of a struggle.
Tom nasıl hissettiğini ifade etmek için çabaladı.
- Tom struggled to express how he felt.
Tom kazadan sonra tekrar yürümek için çabaladı.
- Tom struggled to walk again after the accident.