Onun için beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.
- There was nothing for it but to wait.
Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- All that you have to do is to wait for his reply.
Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.
- After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification.
Uzun bir bekleyişten sonra içeri girdik.
- We got in after a long wait.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- There were five patients in the waiting room.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
- Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
Burada kalmak ve bizimle beklemek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to stay here and wait with us?
Carlos bir müddet bekledi.
- Carlos waited a moment.
O gelene kadar burada bekleyeceğim.
- I'll wait here until she comes.
Lütfen beş dakika bekleyin.
- Please wait five minutes.
Çorba ısınıncaya kadar bekleyin.
- Wait till the soup warms.