Avucumun içinde bir kıymık var.
- I have a splinter in the palm of my hand.
Tom'un parmağında bir kıymık vardı, bu yüzden onu çıkarması için Mary'nin ona yardım etmesini rica etti.
- Tom had a splinter in his finger, so he asked Mary to help him get it out.
The tall tree splintered during the storm.
The unpopular new policies splintered the company.
His third kick splintered the door.