Seni yalanlamama izin ver.
- Allow me to contradict you.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
Tom ve Mary her zaman birbirleriyle çelişiyor.
- Tom and Mary contradict each other all the time.
Kovulma korkusundan kimse işvereni ile çelişmeye cüret edemez.
- No one dares to contradict his employer for fear of being fired.
Seninle ters düşmekten nefret ediyorum.
- I hate to contradict you.
magic hath been publically professed in former times, in Salamanca, Cracovia, and other places, though after censured by several universities, and now generally contradicted, though practised by some still .