Bana resmi gösterir misin?
- Will you show me the picture?
Bana bankaya giden yolu gösterir misiniz?
- Will you show me the way to the bank?
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- This serves to show how honest she is.
Tom'un sana göstermek için bekleyemediği bir şeyi var.
- Tom has something he can't wait to show you.
Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
- Everyone says the view from here is beautiful.
Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
Tokyo'nun gece görüntüsü muhteşemdir.
- The night view of Tokyo is wonderful.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.
- The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Ona kendi odamı gösterdim.
- I showed her my room.
Tom romanı onlara önerdi.
- Tom recommended the novel to them.
O, onlara karşı çok nazikti.
- He was very kind to them.
Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
- Our showroom made a hit with young ladies.
Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
- Our company's showroom was a hit with the ladies.
Bana bir sihir numarası daha gösterebilir misin?
- Can you show me another magic trick?
Tom bana bir sihirbazlık numarası gösterdi.
- Tom showed me a magic trick.
O bana göre altı yıl kıdemli.
- She is senior to me by six years.
Sen bana göre her şeysin.
- You are everything to me.
Kanatlarım olsa, sana uçarım.
- If I had wings, I would fly to you.
Bir kuş olsam, sana uçabilirim.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.
- Tom's strength training began to show results.
Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.
- The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign.
İşi insanları eğlendirmek olan ve şovlara katılan kişi bir eğlendiren kimsedir.
- The man whose work it is to amuse people who attend a show is an entertainer.
O, tarafsız ve ön yargısız olmanın şovunu yapar fakat sanırım o sadece kendi fikri olmayan bir adam.
- He puts on a show of being impartial and unbiased, but I think he's just a guy with no opinion of his own.
Bunun yeteneklerini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüyor musunuz?
- Don't you think this is a good opportunity to show off your talents?
Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.
- This is a big opportunity for you to show what you can do.
Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.
- He was the kind of kid who was always showing off to his classmates.
O sadece kızların önünde gösteriş yapıyor.
- He's just showing off in front of the girls.
Tom bize yazacağını söyledi.
- Tom said he would write to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
İşe geri dönmeden önce sıcak bir duş istiyorum.
- I want a hot shower before I go back to work.
Bir araştırma birçok iş adamının öğle yemeğini atladığını göstermektedir.
- A survey shows that many businessmen skip lunch.
Sami bu çocuk TV programını sever.
- Sami loves this children's TV show.
Hangi TV programı en çok seversiniz?
- Which TV show do you like the most?
Sadece onu sevdiğini söylemek yerine onu ne kadar çok sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
Tom Mary'nin söylemek zorunda olduğu şeyi herhangi bir heyecan göstermeden dinledi.
- Tom listened to what Mary had to say without showing any emotion.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- I will write to you as soon as I can.
Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
- He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
O, teşhir vitrinine göz attı.
- She looked in at the show window.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Arkadaşlarımdan biri yurt dışında aldığı bütün oyuncak bebekleri bana gösterdi.
- A friend of mine showed me all the dolls he had bought abroad.
Bu oyunun nasıl oynandığını sana göstereceğim.
- I'll show you how this game is played.
Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen, bu söylem hiç bir şey ifade etmeyecek.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi?
- Have you ever shown your scar to someone?
Tom hâlâ hayatta olsaydı bugün nasıl görünürdü?Aşağıdaki fotograf kullanımı, bunun bir cevabını bulmaya çalışıyor.
- How would Tom look today if he were still alive? The following photomanipulation attempts to find an answer to this.
Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.
- In relation to this, I am to blame.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Buna asla alışmayacağım.
- I'll never get used to this.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
- You must be at least eighteen to view this sentence.
To view the desktop, click the small desktop icon on the bottom of your screen.
It was Apple's usual dog and pony show.
Let's catch a show.
television show.
dog show.
show of force.
The dog sounds ferocious but it's all show.
He played AA ball for years, but never made it to the show.
Your bald patch is starting to show.
... Jonah, show us how it looks. ...
... You can tell, "My grandfather said that when the elephants didn't show up ...