Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- Tom says that he wants to settle down.
O yerleşmek ve çocuk sahibi olmak istiyor.
- She wants to settle down and have children.
Bunu çözmek için tek yol var.
- There's only one way to settle this.
Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.
- The countries concerned settled the dispute by peaceful means.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Yerleşimciler, yapılan anlaşmalara her zaman saygı göstermediler.
- The settlers did not always honor the treaties.
Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
- The Indians gave the settlers food.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.
... kids coming out of college not able to get work. We don't have to settle for 23 million ...
... and terrifying. Users will be strongly incentivized to settle quickly, rather than face the dreadful ...