to see, regard, observe, attend

listen to the pronunciation of to see, regard, observe, attend
İngilizce - Türkçe

to see, regard, observe, attend teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

notice
{f} farkına varmak

Yapmanız gereken üçüncü şey bu yeteneği geliştireceğinizin farkına varmak - The third thing you have to do is develop this ability to notice.

notice
{i} duyuru

Gazetedeki bir duyuru vasıtasıyla kaybolan köpeğimi buldum. - I found my lost dog by means of a notice in the paper.

Olay bir sonraki duyuruya kadar ertelendi. - The event has been postponed until further notice.

notice
{i} ilan

Tom duvara ilan yapıştırdı. - Tom posted the notice on the wall.

notice
bildiri

Tom'un ölüm bildirimi bugünkü gazetedeydi. - Tom's death notice was in today's paper.

O, duvara bir bildiri yapıştırdı. - She pasted a notice on the wall.

notice
{i} ihbar
notice
{i} genelge

Yönetici ekstra tatil hakkında bir genelge çıkardı. - The manager put up a notice about the extra holiday.

notice
{i} süre (tanınan)
notice
saygı göstermek
notice
saygı

Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı. - What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.

notice
serv
notice
{i} ihbarname
notice
{i} ikaz
notice
gözünden kaçmamak
notice
(İnşaat) görmek, farkına varmak
notice
eleştiri saygı
notice
{f} dikkat et

Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim. - It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time.

Onun nasıl giyindiğine dikkat etmedim. - I didn't notice how she was dressed.

notice
{i} dikkat, önemseme
notice
(Mukavele) bildirim, haber, ilan
notice
haber

O bana haber vermedi. - She didn't notice me.

Tom, haber verilmeden görevden alındı ​​. - Tom was dismissed without notice.

İngilizce - İngilizce
{v} notice
to see, regard, observe, attend