to rejoice; to be pleased; often used, in old english, impersonally with dative

listen to the pronunciation of to rejoice; to be pleased; often used, in old english, impersonally with dative
İngilizce - Türkçe

to rejoice; to be pleased; often used, in old english, impersonally with dative teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

game
{i} oyun

Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor. - Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.

Futbol eski bir oyundur. - Football is an old game.

game
{i} oyun, karşılaşma; (bazı oyunlarda) parti
game
{i} eğlenme
game
av eti game bird av kuşu game fish yakala nınca direnen balık game laws av hu kuku game theory matematik hesap ile en isabetli hareket tarzını tespit
game
oyun partisi
game
{i} maç

Yarın yağmur yağabilir, beyzbol maçı iptal edilecek. - Should it rain tomorrow, the baseball game will be postponed.

TV'de futbol maçı izledik. - We watched the soccer game on TV.

game
{s} yiğit

Alçakgönüllülük olmadan, yiğitlik tehlikeli bir oyundur. - Without humility, courage is a dangerous game.

game
(fiil) kumar oynamak
game
{i} şaka
game
savaş

Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır. - This game has you battle against hordes of evil stoats.

game
gözü pek
game
yüreklilik
game
gözüpek
game
istekli

Bir sonraki oyunu kazanmaya istekliler. - They are eager to win the next game.

game
dolap
game
harekete hazır
game
(isim) oyun, maç, eğlenme, şaka, dolap, meslek, av hayvanı, av eti
game
{i} av hayvanı, av
game
{s} yiğit, cesur
İngilizce - İngilizce
game
to rejoice; to be pleased; often used, in old english, impersonally with dative

    Heceleme

    to rejoice; to be pleased; of·ten used, in old english, im·per·son·al·ly with da·tive

    Telaffuz