Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
- The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.
- I don't need to be lectured by you.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?