Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
- I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı.
- The pupil held up his hand to ask a question.
Sorun için cevap yok.
- Your question has no answer.
Sorun için cevap yok.
- There is not an answer to your question.
Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu.
- Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.
Sorumun cevabını başıyla onayladı.
- She nodded in response to my question.
Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- It would be to your advantage to prepare questions in advance.
Tom sorgu için gözaltına alındı.
- Tom was detained for questioning.
Bazı yönetim kurulu üyeleri onun şirketi işletme yeteneğini sorguladı.
- Some board members questioned his ability to run the corporation.
Korkarım size bazı sorular sormak zorunda kalacağım.
- I'm afraid I'm going to have to ask you some questions.
Sana cevap vermek istemeyebileceğin bazı kişisel sorular sormak zorundayım.
- I have to ask you some personal questions that you may not want to answer.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Her honesty is beyond question.
Birçok insanın davranışları şüpheli.
- The behaviour of many people is questionable.
Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
- What we should do next is the question.
Bu bir ölüm kalım meselesi.
- It's a question of life or death.
Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- Traveling abroad is out of the question.
Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America is out of the question.
Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
- Tom made some questionable choices.
Barbara'nın başarısı kuşkusuz.
- Barbara's success is beyond question.