Tom yerel doğal yaşamı korumak için gücü dahilinde her şeyi yapmaya söz verdi.
- Tom vowed to do everything within his power to protect the local wildlife.
Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.
- The army is in the north to protect the border.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
- They know the importance of protecting the earth.
İnsan ailesini korumak zorundadır.
- One has to protect his family.
O kamptaki mülteciler bir aydır kıt kanaat geçinmektedirler.
- The refugees in that camp have been living from hand to mouth for a month.
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
O hiç sığınacak yer bulamadı.
- He couldn't find any refuge.
... or water our communities and what radical use my authority to protect more ...
... to protect our workers protect our environment and open new markets to new ...