Tom'un soyadını telaffuz etmek zor.
- Tom's last name is hard to pronounce.
Bazı Almanca sözcükleri telaffuz etmek, İngilizce konuşan biri için son derece zordur örn. Streichholzschächtelchen
- Some German words are extremely difficult to pronounce for an English speaker, for example: Streichholzschächtelchen.
Tom'un soyadını telaffuz etmek kolay değildir.
- Tom's last name isn't easy to pronounce.
Kelimeyi telaffuz etmek benim için zordur.
- It is difficult for me to pronounce the word.
Söylemek istediğim her şeyi söyledikten sonra oldukça rahatlamış hissettim.
- I felt quite relieved after I had said all I wanted to say.
Hangi arabanın daha güzel olduğu söylemek zordur.
- It is hard to say which car is nicer.
Kelimeyi nasıl telaffuz edeceğimden emin değilim.
- I am not sure how to pronounce the word.
Soyadınızı nasıl telaffuz edersiniz?
- How do you pronounce your last name?
Hiç bu kelimeyi telaffuz ettin mi?
- Have you ever pronounced this word?
Tom kelimeleri dikkatlice telaffuz etti.
- Tom carefully pronounced the words.
Tom'un soyadını telaffuz etmek kolay değildir.
- Tom's last name isn't easy to pronounce.
Tom'un soyadını telaffuz etmek zor.
- Tom's last name is hard to pronounce.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
- Some doctors say something to please their patients.
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
Ne yazık ki, Tom bununla ilgili son sözü söyleyen kişi değil.
- Unfortunately, Tom isn't the one who has the final say on this.
Tom senin son söze sahip olduğunu söyledi.
- Tom said you have the final say.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Keşke onun hakkında fikrini söylemese ve sadece onun ne demek istediğini söylese.
- I wish she wouldn't pussyfoot about it and just say what she means.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
Actors must be able to pronounce perfectly or deliberately disabled.
They spell it Vinci and pronounce it Vinchy. Foreigners always spell better than they pronounce.
The doctor pronounced them legally dead.
The judge pronounced often before, but never so widely press-attended.
I hereby pronounce you man and wife.