Amcam bana bir hediye verdi.
- My uncle gave me a present.
Amcam ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz.
- There is no heaven or hell. We can only live in the present.
Şimdiki zaman gibi zaman yok.
- There's no time like the present.
Tom'un dışında herkes mevcuttu.
- All but Tom were present.
Çok sayıda öğrenci toplantıda mevcut.
- A lot of students are present at the meeting.
Baba, armağan istemiyorum, sadece eve gelmeni istiyorum.
- I don't want a present, Dad. I just want you to come home.
Tom'a bir armağan alman gerekir.
- You need to buy Tom a present.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
- A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
Onlar şu anda İngiltere'de büyük bir şirket için çalışıyorlar.
- At present they are working for a big company in England.
Şimdiki işimi bırakacağım.
- I am going to leave my present job.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
- We chose Mary a good birthday present.
Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Tom kız arkadaşına çok özel bir hediye vermek istedi.
- Tom wanted to give a very special present to his girlfriend.
Tom bir sunum vermek zorunda.
- Tom has to give a presentation.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.
- Those present were all moved to tears.
Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- Those present at the meeting supported the bill.
Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- At present, we have 1,600 students at our school.
Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısındayım.
- I'm at the LSM to present the Tatoeba project.
Senin şu anki sorunun her zaman aklımda.
- Your present trouble is on my mind all the time.
Şu anki maaşından memnun musun?
- Are you content with your present salary?
Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
Tom bugünkü maaşından memnun.
- Tom is content with his present salary.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Many students were present at the lecture.
Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.
- All the members were present at the meeting.
Several people were present when the event took place.
The theater is proud to present the Fearless Fliers.
The patient presented with insomnia.
... We're going to tell the whole story, from the Big Bang to the present day. ...
... past, and the demographic present. And next we’re gonna talk about the demographic future. ...