to position oneself or itself so as to have ones face closest to (something)

listen to the pronunciation of to position oneself or itself so as to have ones face closest to (something)
İngilizce - Türkçe

to position oneself or itself so as to have ones face closest to (something) teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

face
{f} bakmak

Evim işlek bir caddeye bakmaktadır. - My house faces a busy street.

Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır. - Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.

face
karşısında olmak
face
{f} dönmek
face
{f} göğüs germek
face
{f} yönelmek
face
(Ticaret) karşısında durmak
face
çehre
face
{i} (saatte) mine, kadran
face
şekil

Kurbanın vücudu halı üzerinde yüzü aşağıya bakacak şekilde yatıyordu. - The victim's body was lying face down on the rug.

Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti. - His face is distorted by pain.

face
şeref
face
sıvamak
face
{f} karşı olmak
face
{i} ön yüz, cephe
face
{f} yüzünü dönmek
face
on taraf
face
{i} sima
face
sıvama
face
{f} (bir duruma) dayanmak, tahammül etmek
face
{i} biçim

Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük. - Tom's face is badly bruised.

Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı. - I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.

face
{i} (Geometri) yüz
İngilizce - İngilizce
face
to position oneself or itself so as to have ones face closest to (something)