to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify

listen to the pronunciation of to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify
İngilizce - Türkçe

to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

heaven
{i} cennet

Cennette sevmek için bekleyebilirim. - I can wait to love in heaven.

Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti. - Tom and Mary were a match made in heaven.

heaven
Allah

Babam her zaman kendilerine yardım edenlere Allah yardım eder dedi. - My father always said that heaven helps those who help themselves.

Allah göğü ve yeri yarattı. - God created the heaven and the earth.

heaven
ç.gökyüzü
heaven
Tanrı

Tanrı'ya şükür bugün özgürüm. - Thank heavens, I'm free today.

Beni yaratan, cennetin babası Tanrı'yı seviyorum. - I love God, Heaven's father, who created me.

heaven
{i} sema
heaven
{i} mutluluk

O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu. - After he heard the news, Tom was in seventh heaven.

heaven
{i} gök

Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun. - Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.

Uzayda sayısız gök cisimleri var. - There are countless heavenly bodies in space.

heaven
{i} gökyüzü

Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor. - Many stars shine in the heavens.

Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor. - Thousands of stars shone in the heavens.

İngilizce - İngilizce
heaven
to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify