Sınavı geçmek için sıkı çalıştım.
- I studied hard in order to pass the examination.
Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- They chatted with each other to pass the time.
Vakit geçirmek için ne yaparsın?
- What do you do to pass the time?
Zihnimde çocukluğuma açılan gizli bir geçit var.
- There is a secret passageway in my mind leading to my childhood.
Binanın içinde gizli bir geçit bulduk.
- We found a secret passage into the building.
Bütün ev oyunları için sezonluk geçiş aldım.
- I got a season's pass to all the home games.
Oyuna iki geçişim var.
- I have two passes to the game.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Bir kamyonun geçmesine izin vermek için kenara çekti.
- He pulled aside to let a truck pass.
Onun geçmesi için kenara çekildim.
- I stepped aside for him to pass.
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.
- Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men.
Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.
- He's studying hard so he can pass the entrance exam.
Gemi Panama Kanalından geçti.
- The ship passed through the Panama Canal.
Bu gemi, kanaldan geçmek için fazla büyük.
- This ship is too big to pass through the canal.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
- The following passage is a quotation from a well-known fable.
Paragraf başka hiçbir yoruma izin vermiyor.
- The passage admits of no other interpretation.
Öğretmen sınıfa İncil'den bir pasaj okudu.
- The teacher read a passage from the Bible to the class.
Shakespeare'den bir pasaj okudu.
- He read a passage from Shakespeare.
Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.
- Let's get some food. You look like you're about to pass out.
Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.
- When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.
Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- Would you like a place by window or by passage?
Biz dağ geçişi boyunca pek çok karıncalar gibi süründük.
- We crawled like so many ants along the mountain pass.
Arka koltuktaki yolcularının her ikisinin de boyun yaralanması vardı.
- Both of the passengers in the back seat had neck injuries.
O bana ayıların kışı nasıl geçirdiği hususunda bölüm ve ayet verdi.
- He gave me chapter and verse on how bears pass the winter.
Kaç kişiyi geride bıraktık?
- How many people did we leave behind?
İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.
- I want to leave behind contributions to humanity.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Nasıl o kadar pasif olabilirsin? Neden misilleme yapmıyorsun?
- How can you be so passive? Why don't you retaliate?
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- If he studied hard, he could pass the exam.
Kurtarma ekibi kayıp yolcuları aradı.
- The rescue party searched for the missing passengers.
Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
- Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.
- I want to leave behind contributions to humanity.
As soon as we made our way onto the highway, we left the skyscrapers behind us.
Constitution and electoral law were finally put in place two months ago amidst opposition.
He passed his examination.
He attempted the examination, but did not expect to pass.
The man kicked his friend out of the house after he made a pass at his wife.
Smith was given a pass after Jones' double.
An estate passes by a certain clause in a deed.
Beauty is a charm, but soon the charm will pass. - John Dryden.
To pass commodiously this life. - John Milton.
Anyone want to trade passes?.
As for these silken-coated slaves, I pass not. - Shakespeare.
pass a house.
Matters have been brought to this pass. - Robert South.
The bill passed the senate.
Try not the pass! the old man said. - Henry Wadsworth Longfellow.
Common speech gives him a worthy pass. - Shakespeare.
Iaquinta passes it coolly into the right-hand corner as Paston dives the other way. - , Rob Smyth, 20 June 2010.
The bill passed both houses of Congress.
The senate passed the law.
This passes, Master Ford. - Shakespeare.
And within three dayes twelve knyghtes passed uppon hem; and they founde Sir Palomydes gylty, and Sir Saphir nat gylty, of the lordis deth.
... If you don't dribble, pass, or shoot, and have ...
... do right now is to pass the American Jobs Act, ...