Onların onun etrafını çevirdiğini gördüm.
- I saw them surrounding him.
Evin etrafını çevirttik.
- We've got the house surrounded.
Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.
- I see that I am surrounded by hostile faces.
Sabaha kadar düşman ordusunun kampı kuşatılmıştı.
- Until the morning, the camp of the enemy army was surrounded.
Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.
- An old man sat surrounded by his grandchildren.
İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.
- The English language surrounds us like a sea.
Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
- Music surrounds our lives like air.
Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.
- The surrounding hills protected the town.