O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
- This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
Anlaşmazlık tırmanıyor.
- The conflict escalates.
Bir anlaşmazlık görmüyorum.
- I don't see a conflict.
Your conference call conflicts with my older one: please reschedule.