Onun kararına itaat etmek zorunda kaldı.
- He had to obey her decision.
İtaat etmekten başka bir seçenek yoktu.
- There was no option but to obey.
Çocuklar ebeveynlerine itaat etmek zorundadır ve ebeveynler patronlarına itaat etmek zorundadır.
- Children must obey their parents and parents must obey their employers.
Ona itaat etmekten başka bir şey yapamıyorum.
- I can't do anything but obey him.
Yasalara riayet etmek görevimizdir.
- It is our duty to obey the law.
Her zaman kurallara uymak zorundayız.
- We always have to obey the rules.
Ben onun emirlerine uymak zorundayım.
- I have to obey his orders.
They were all taught by Triton, to obay / To the long raynes, at her commaundement .