to move forwards, to approach

listen to the pronunciation of to move forwards, to approach
İngilizce - Türkçe

to move forwards, to approach teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

advance
ilerlemek
advance
{i} avans

Tom'un patronu ona bir haftalık ücreti avans verdi. - Tom's boss advanced him a week's wages.

Tom Mary'ye iki haftalık maaş avansı verdi. - Tom advanced Mary two week's salary.

advance
{i} gelişme

Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler. - Advanced countries must give aid to developing countries.

Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor. - Recent advances in medicine are remarkable.

advance
{i} yükselme
advance
{i} artış
advance
gelişim göstermek
advance
artırmak
advance
yaklaşım
advance
{i} öncü
advance
(fiil) ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, atamak, ilerlemek, artmak, gelişmek, ileri almak, öne almak [tar.], avans vermek, peşinat vermek, ileri sürmek, öne sürmek
advance
(isim) ilerleme, gelişme, atılım, yükselme, avantaj, avans, artış, öncü
advance
{f} atamak
advance
{f} ileriye
advance
ön ödeme/ilerleme
advance
öne

Dan, Linda'nın seksüel önerisini reddetti. - Dan rejected Linda's sexual advances.

Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir. - Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.

advance
peşin olarak

Biletler peşin olarak 30 dolar ya da gösteri gününde 35 dolar. - Tickets are $30 in advance, or $35 on the day of the show.

O peşin olarak ödünç para aldı. - He borrowed the money in advance.

advance
in advance önde
advance
{f} artmak; artırmak
advance
ilerlemeler

Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti. - Japanese industry has made great advances since the war.

Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar. - Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.

to move to
geçmek
İngilizce - İngilizce
advance
to move forwards, to approach