Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.
- Traffic lights are used to direct traffic.
Sami bir film yönetmek istiyordu.
- Sami wanted to direct a film.
Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.
- This is a direct road to London.
Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.
- We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations.
Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.
- Tom has a poor sense of direction.
Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?
- Can we talk to Tom directly?
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
- I don't understand; you have to be more direct.
O, bu konuda açıktır.
- He is very direct about it.