to make good; to turn to good

listen to the pronunciation of to make good; to turn to good
İngilizce - Türkçe

to make good; to turn to good teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

good
{s} güzel

Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım. - I am surprised that she refused such a good offer.

Gerçekten güzel bir tadı var. - This sure tastes good!

good
{s} iyi

Benim çok iyi bir sözlüğüm yok. - I haven't a very good dictionary.

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that is better.

good
{s} yararlı

O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu. - He put this information to good use.

Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır. - I think it's good for you to read this book.

good
sağlıklı

O, birkaç yıldır sağlıklı değil. - He has not been in good health for some years.

Tom sağlıklı gibi görünüyor. - Tom seems to be in good health.

good
rabıtalı
good
{s} uslu
good
menfaat

Birey, devletin menfaati için mevcut değildir. - The individual does not exist for the good of the State.

Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır. - Tom should quit for the good of the agency.

good
çürümüş olmayan
good
çok iyi

O çok iyi bir öğretmendir. - She's a very good teacher.

O çok iyi bir öğretmendir. - She is a very good teacher.

good
kazanç

Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim. - I made a good profit by selling my car.

good
fayda

Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti. - To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.

Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez. - Smoking does much harm but no good.

good
iyiler

Tom ve Mary birbirlerine karşı iyiler. - Tom and Mary are good for each other.

Onlar çok çok iyiler. - They're very, very good.

good
becerikli
good
sağlam

O, fon sağlamada iyidir. - He's good at fund raising.

Tom'un sağlam bir el sıkışması var. - Tom has a good firm handshake.

good
iyilik

Kötülüğe karşı iyilik yap. - Render good for evil.

O bana bir iyilik yaptı. - He did me a good turn.

good
(zarf) oldukça
good
oldukça

O oldukça iyi bir fikir. - That's a pretty good idea.

Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü. - Tom's dog is a pretty good swimmer.

good
peki

Peki, biri iyi olmak zorunda. - Well someone has to be good.

Peki, iyi bir hafta sonu geçirdin mi? - Well, did you have a good weekend?

good
(deyim) good few /many ( +plural) bircok
İngilizce - İngilizce
good