to loiter

listen to the pronunciation of to loiter
İngilizce - Türkçe

to loiter teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

while
sırasında

Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu. - While on the camping trip, Tom got dysentery.

İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi. - While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.

while
iken

Diğerlerinki bir kılıç iken, bir gladyatörün seçtiği silah topuzdur. - One gladiator's weapon of choice is the mace, while the other's is a sword.

Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi. - He developed his English skill while he was in America.

while
olduğu halde
while
irken
while
halbuki
while
rağmen

İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır. - While he likes English, he is weak in mathematics.

loiter
{f} oyalanmak
loiter
{f} yolda oyalanmak, aylakça dolaşmak
loiter
aylak aylak dolaşmak
loiter
dolaşmak
loiter
aylakça dolaşmak
loiter
gezmek
while
esnasında

Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın. - Please do not talk to the driver while he's driving.

while
-e karşın
while
-e rağmen
loiter
(about ile) duraklayarak
loiter
yolda oyalan
loiter
oyalanarak yürümek
while
süre

Soruyu bir süre düşünüp taşındı. - She pondered the question for a while.

Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum. - I want to leave these packages for a while.

while
-iken
while
oysa
loiter
yolda duraklayarak gitmek
loiter
loitering başıboş dolaşma
loiter
{f} sürtmek
loiter
{f} sallanmak
loiter
loitereraylak dolaşan kimse
while
while boşa geçir
while
(isim) zaman, vakit, süre
while
kadar

Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku. - Read as many books as you can while you are a student.

Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun? - Why don't you wait here while I finish what I'm doing?

while
iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya'dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running
while
bağ

Bir süredir kola bağımlısı oldum ve onu her gün içtim. - For a while, I was really addicted to cola and drank it every day.

Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut. - Hold this while I tie my shoes.

while
bazen

Bazen yeni şeyleri denemek iyidir. - It's good to try new things once in a while.

while
kısa süre

Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm. - I'm sorry I haven't called you in a while.

Tom kısa sürede ziyaret edecek. - Tom is coming over in a little while.

while
{i} müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You've
İngilizce - İngilizce
{v} while
forslow
foreslow
{v} to idle away time, linger, lag, delay
be about; "The high school students like to loiter in the Central Square"; "Who is this man that is hanging around the department?
To wander as an idle vagrant
{f} idle about; lag behind; waste time; hang about
operating in the same area for an extended period of time (for example, people hanging out, waiting for something to happen)
If you loiter somewhere, you remain there or walk up and down without any real purpose. Unemployed young men loiter at the entrance of the factory
flight endurance
Maximum Endurance Flight
To be slow in moving; to delay; to linger; to be dilatory; to spend time idly; to saunter; to lag behind
To stand about without any aim or purpose; to stand about idly; to linger; to hang around
be about; "The high school students like to loiter in the Central Square"; "Who is this man that is hanging around the department?"
– Dawdle
to loiter