O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
Onlar bir hakim atadılar.
- They appointed a judge.
Hakimler için eski seçim süreci çok haksızdı.
- The old selection process for judges was very unfair.
Yargıç onu ölüme mahkûm etti.
- The judge condemned him to death.
Halk en iyi yargıçtır.
- The public is the best judge.
İnsanları görünüşle yargılama.
- Don't judge people by appearance.
İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You can't judge a person if you don't know him well.
O, atlarla ilgili iyi bir uzmandır.
- He is a good judge of horses.
Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
- The judges haven't yet picked the best book.
Tom bir sanat yarışmasında bir hakemdi.
- Tom was a judge in an art contest.
Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You can't judge a person if you don't know him well.
We cannot both be right: you must judge between us.
At a boxing match the decision of the judges is final.
I judge a man’s character by the cut of his suit.
... If you manage to get it to the 18, the judge says hey, you ...
... Now, there's a lot of question about how to judge goodness, ...