to inhabit; to occupy; to populate

listen to the pronunciation of to inhabit; to occupy; to populate
İngilizce - Türkçe

to inhabit; to occupy; to populate teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

people
millet

Tokyo'da her çeşit millet yaşar. - All sorts of people live in Tokyo.

Çinliler cana yakın bir millettir. - The Chinese are a friendly people.

people
ulus

Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur. - Jews are a people chosen by God.

Bu onların diğer uluslarla ortak neye sahip olduklarıdır. - This is what they have in common with other peoples.

people
insanlar

Seyahat, insanları bilgili yapar. - Traveling makes people knowledgeable.

Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür. - Guns don't kill people. People kill people.

people
{i} 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
people
{f} insan yerleştirmek
people
dünya

Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker. - Some people in the world suffer from hunger.

Dünya aptal insanlarla dolu. - The world is full of dumb people.

people
beşer
people
kalabalık

İnsanları işaret etmek kalabalıktır. - It is rude to point at people.

Caddede bir kalabalık var. - There is a crowd of people on the street.

people
el
people
insanoğlu
people
kişiler

Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır. - Generosity is innate in some people.

Onun romanları genç kişiler arasında ünlüdür. - His novels are popular among young people.

people
ümmet
people
kimse

Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi. - I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.

Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız. - We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.

people
kişi

Konserde çok fazla kişi vardı. - There were too many people at the concert.

Yüz elli kişi maraton yarışına girdi. - One hundred and fifty people entered the marathon race.

people
kodak üyeleri
people
akrabalar
people
(fiil) insan yerleştirmek
people
birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
İngilizce - İngilizce
people

/ As thick and numberless / As the gay motes that people the Sun Beams, /.

to inhabit; to occupy; to populate