to having

listen to the pronunciation of to having
İngilizce - Türkçe
sahip olmanın
{i} sahip olma

Ivır zıvır yiyecek yemekten vazgeçmek için irade gücüne sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum. - I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.

Cebinde küçük bir el fenerine sahip olman yararlı olabilir. - Having a small flashlight in your pocket may come in handy.

{f} sahip ol

İstemek sahip olmakla aynı değildir. - Not wanting is the same as having.

Yapacak çok şeye sahip olmayı severim. - I like having plenty to do.

sahip olarak

Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir. - When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.

1950'lerde, Finler dünyadaki en az sağlıklı diyetlerden birine sahip olarak belirtildiler. - In the 1950's, the Finns were cited as having one of the least healthy diets in the world.

-li
to have
siye
to have
vardırma
to have
zora
to have
sinin
having
li
having
sahip olan
soothsay
{f} kâhinlik yapmak
soothsay
soothsayingkehanet
soothsay
geleceği söylemek
soothsay
falcılık
soothsay
{f} kehanette bulunmak
soothsay
gaipten haber vermek
İngilizce - İngilizce
payn
soothsay
To have
hae
having
property, fortune
having
present participle of have
having
A SQL lause used with the GROUP BY statement It restricts the output to only those groups that meet the specified condition
having
Possession; goods; estate
having
{i} possessing, owning
to having

    Heceleme

    to ha·ving

    Türkçe nasıl söylenir

    tı hävîng

    Telaffuz

    /tə ˈhavəɴɢ/ /tə ˈhævɪŋ/

    Videolar

    ... But having built this, there are now other ...
    ... to having really audacious goals or versus ...