Kaza onun şöhretine zarar verdi.
- That incident harmed his reputation.
Sosyal ağlarda zararsız bir kişi gibi görünen bir katil olabilir.
- There may be a killer who looks harmless in any social network.
Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
- I deny all those charges.
Suçlama doğru değildi.
- The charge was not true.
Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım.
- I have to charge the battery of my car.
Telefonumu şarj etmem gerekiyor.
- I need to charge my mobile.
Asla sana herhangi bir zarar vermek istemedim.
- I never meant you any harm.
Sana zarar vermek için bir şey yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- I promise you I won't do anything to harm you.
Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?
- Are you aware of anyone who would want to harm Tom?
Seni asla incitmek istemedim.
- I never wanted to harm you.
Kaza onun şöhretine zarar verdi.
- That incident harmed his reputation.
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
- It can harm your eyes to read in the sun's light.
Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım.
- I have to charge the battery of my car.
Güneş panelleri gün boyunca bataryaları şarj eder.
- The solar panels charge the batteries during the day.
Saldırı ve darptan suçlandı.
- He was charged with assault and battery.
Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison.
O iyilikten daha çok kötülük yaptı.
- It did more harm than good.
Kimse sana kötülük etmeyecek.
- No one's going to harm you.
Tom resmi olarak görevlendirilmedi.
- Tom hasn't been officially charged.
Patron beni görevlendirdi.
- The boss put me in charge.
... our troops in harm's way unless it is truly necessary ...
... If we don't do that, then we harm ourselves. ...