Tom artık Mary hakkında üzülmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to worry about Mary anymore.
Her neyse, üzülmek zorunda değilsin.
- Anyway, you don't have to worry.
İş bulmak için endişelenmek zorunda değilim.
- I don't have to worry about finding a job.
Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin.
- You're too young to worry about cellulite.
Seni endişelendirmek istemedik.
- We didn't want to worry you.
Onları endişelendirmek istemedim.
- I didn't want to worry them.
Doktor bu kadar çok endişe etmekten vazgeçmem gerektiğini söylüyor.
- The doctor says I need to quit worrying so much.
Tom'a ne olduğu hakkında endişe etmekten vazgeç.
- Stop worrying about what happened to Tom.
Tom hakkında kaygılanma.
- Don't worry about Tom.
Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez.
- Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.