Onun evinin önünde bir ileri bir geri yürüdü.
- He walked to and fro in front of her house.
Ben nefesimi tutmaya çabalarken dalgalar beni şiddetle ileri geri fırlatıyordu.
- The waves were tossing me viciously to and fro as I struggled to hold my breath.
Aslan bütün gün kafesinin içinde ileri geri yürüdü.
- The lion walked to and fro in its cage all day.