Ben gerçekten birine vurmalıyım.
- I really need to hit somebody.
Tom Mary'ye vurmak istedi fakat John onu durdurdu.
- Tom wanted to hit Mary, but John stopped him.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
Sami iki yumrukla Layla'yı dövdü.
- Sami hit Layla with both fists.
Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
- Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
bir kızı götürmek.
Onun son oyunu büyük bir başarıydı.
- His last play was a big hit.
Onların konseri büyük bir başarıydı.
- Their concert was a big hit.
Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
- You're lucky Tom didn't hit you.
... And even if you're like in some remote village somewhere so ...
... freeze absolutely everything. What it means is you make some investments somewhere and ...