Onu alması için Tom'u zorlamak zorunda kaldım.
- I had to force Tom to take it.
Tom'u istifaya zorlayamayız.
- We can't force Tom to resign.
Tom'u bunu yapması için zorlayamazsın.
- You can't force Tom to do that.
Onu alması için Tom'u zorlamak zorunda kaldım.
- I had to force Tom to take it.
Linda, Dan'ı evliliğe zorlamak için hamile olduğunu iddia etti.
- Linda claimed she was pregnant to force Dan into marriage.