O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- He pressed me to stay a little longer.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Kolun üstüne bastırınız.
- Press down on the lever.
Yüzünü vitrine bastırdı.
- He pressed his face against the shop window.