Kadını şüphelilerin dışında tuttu.
- He excluded the woman from the suspects.
Onlar onu gruplarından çıkarmaya karar verdi.
- They decided to exclude him from their circle.
Mülteciler ülkeden çıkarıldı.
- The refugees were excluded from the country.
Duyguyu tecrübemizden dışlayamayız.
- We cannot exclude feeling from our experience.
Diğerleri de dışlandı, değil mi?
- Others were excluded too, right?