Jim'in haricinde herkes geldi.
- With the exception of Jim, everybody came.
Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...
- Except that the one who sent me to baptize with water told me...
Pazar günleri hariç her gün çalışırım.
- I work every day except on Sunday.
Pazartesi hariç herhangi bir gün olur.
- Any day will do except Monday.
Dün Tom ve Mary dışında hiç kimse gelmedi.
- No one came yesterday except Tom and Mary.
Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I know nothing about her except that she is a pianist.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Her kural için istisnalar vardır.
- Every rule has its exceptions.
Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
- Nothing could be done, except wait.
Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice except to accept the consequences.
Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
Sir,’ seyde he, ‘his is Quene Isode that, outetake my lady youre Quene, she ys makeles.’.
Offensive wars, except the cause be very just, I will not allow of.
I never made fun of her except teasingly.
he was a great lover of music, and perhaps, had he lived in town, might have passed for a connoisseur; for he always excepted against the finest compositions of Mr Handel.
... except something that will honor whatever business rules came along with it. You have ...
... say internet, good for everyone except the people ...