Gururumu yutmak zorunda kaldım.
- I had to swallow my pride.
Fabrikanın kapatılması şehrin sakinlerine yutmak için zor bir hap oldu.
- The closure of the factory was a tough pill to swallow to the town's residents.
Kırlangıç kuşu yazın habercisidir.
- The swallow is a sign of summer.
Yakında güneyden birçok kırlangıç gelecek.
- Many swallows will come soon from the south.
Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
- See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
ATM, kredi kartını yuttu.
- The ATM has swallowed the credit card.
Tom yutma zorluğu yaşıyor.
- Tom is having a hard time swallowing.
Bu kaygan propagandayı yutma.
- Don't swallow that slick propaganda.
Kadın servis edilen cin ve limonu bir yudumda mideye indirdi.
- The woman downed the gin and lime that was served in one swallow.
Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
- If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
Ne zaman yutkunsam boğazım ağrıyor.
- Whenever I swallow, my throat hurts.
Yutkunduğum zaman boğazım gerçekten acıtıyor.
- My throat really hurts when I swallow.