Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- My immediate boss is tough to please.
Onlar aynı derecede zor taleplerde bulundular.
- They made equally tough demands.
Bu dayanıklı ve güvenilir bir araç.
- It's a tough and reliable vehicle.
Tom herkesin onun olduğunu söylediği kadar dayanıklı değil.
- Tom isn't as tough as everyone says he is.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.
Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Sert bir adam gibi davranıyor.
- He acts like a tough guy.
Tom sertleşebilir, eminim.
- Tom can hang tough, I am sure.
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
He toughed it out.
Keith Richards' popularity endured for decades.