Tom yemek yemek için makul fiyatları olan yer arıyordu.
- Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
- Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
Karpuz yemekten hoşlanırım.
- I like to eat watermelon.
Anne babam eve gelene kadar yemek yemekten kaçındım.
- I refused to eat until my parents came home.
Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
- Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
Tom yemek yemek için makul fiyatları olan yer arıyordu.
- Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
Mame kahve çekirdeklerini öğütmek için kahve değirmeni kullanır.
- Mame uses a coffee mill to grind coffee beans.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Bir Dapanji yemek istiyorum!
- I want to eat a Dapanji!
Lütfen sadece yumuşak yiyecekler ye.
- Please eat only soft foods.
Yemek için fazla yiyecekleri yoktu.
- They did not have much food to eat.
Canım çok yemek yemek istemiyor.
- I don't feel much like eating.
Ben genellikle çok yemek yemekten kaçınırım.
- I usually avoid eating meal too much.
Eh, brah, let's go grind.
What’s eating you?.
Don’t disturb me now; can't you see that I’m eating?.
This project is eating up all the money.
The video game in the corner just ate my quarter.
What time do we eat this evening?.
The strong acid eats through the metal.
The soup that eats like a meal.
I have to have him in court tomorrow, if he doesn't show up, I forfeit the bond and I have to eat the $300,000 - From the movie Midnight Run.
Eat me!.
John is late for the meeting because the photocopier ate his report.
... I'm in a mood to eat something, to drink, to shop. ...
... DO NOT EAT THIS CAKE. ...