Tom kurbağayı yutmak zorunda kaldı.
- Tom had to swallow the frog.
Tom gururunu yutmak ve yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
Kırlangıçlar gökyüzünde uçuyor.
- Swallows are flying in the sky.
Yakında güneyden birçok kırlangıç gelecek.
- Many swallows will come soon from the south.
ATM, kredi kartını yuttu.
- The ATM swallowed the credit card.
Yılan bir kurbağayı yuttu.
- The snake swallowed a frog.
Tom yutma zorluğu yaşıyor.
- Tom is having a hard time swallowing.
Bu kaygan propagandayı yutma.
- Don't swallow that slick propaganda.
Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
- If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
Kadın servis edilen cin ve limonu bir yudumda mideye indirdi.
- The woman downed the gin and lime that was served in one swallow.
Ne zaman yutkunsam boğazım ağrıyor.
- Whenever I swallow, my throat hurts.
Yutkunduğum zaman boğazım gerçekten acıtıyor.
- My throat really hurts when I swallow.