O, elleriyle hızlıdır.
- He's quick with his hands.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
- I need it as quickly as possible.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
Come here, quick!.
She says she doesn't want anything to do with him anymore.