to do something

listen to the pronunciation of to do something
İngilizce - Türkçe
bir şeyler yapmak
act
{i} eylem

Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz? - Do you believe global warming is the result of human actions?

Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı. - The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.

act
(isim) hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki
act
{i} davranış

Davranışlarımı açıklamak benim için zor. - It's hard for me to explain my actions.

Onun davranışları beni rahatsız ediyor. - Her actions disturb me.

act
{i} rol yapma, oyun
act
{i} kanun

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm. - Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.

Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır. - According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.

act
{i} fiil
act
{i} numara

Dan hasta numarası yapmadı bile. - Dan didn't even act sick.

Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak. - One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.

act
(rol) oynamak
act
yasa

Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti. - Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.

1862'de Kongre Homstead Yasasını geçirmişti. - In 1862, Congress had passed the Homestead Act.

act
etki yapmak
act
davranmak

Çocuk gibi davranmaktan vazgeç. - Quit acting like a child.

Bir aktörmüş gibi davranmak istiyorum. - I wish to pretend to be an actor.

act
sahne

Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi. - The actor was on the stage for most of the play.

Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi. - Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.

do something
bir şeyler yapmak

Meteor çarpmalarını önlemek için bir şeyler yapmak zorundayız. - We have to do something to prevent meteor strikes from happening.

Biz sadece bir şeyler yapmak zorundayız. - We've just got to do something.

to do that
bunu
act
(Avrupa Birliği) hareket,iş,fiil;belge;kanun,yasa
act
insan kudretinden üstün afet
act
{f} rol yapmak, oynamak
act
{f} rol oynamak
act
{f} oynamak

Filmde oynamak ister misin? - Do you want to act in a movie?

act
{f} numara yapmak
act
(fiil) davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak
İngilizce - İngilizce
perform
act
to do something

    Heceleme

    to do some·thing

    Türkçe nasıl söylenir

    tı du sʌmthîng

    Telaffuz

    /tə ˈdo͞o ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /tə ˈduː ˈsʌmθɪŋ/

    Videolar

    ... Or do you think that there's something about the platform ...
    ... It's something that's one of the reasons why I love being ...