Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tom derinden içini çekti.
- Tom sighed profoundly.
Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
- It had a profound effect on me.
Nehre dalmak istiyorum.
- I want to dive into the river.