Tom Mary'yi gece geç saatte rahatsız etmek istemedi, ama acil bir durumdu.
- Tom didn't want to disturb Mary so late at night, but it was an emergency.
Onu rahatsız etmek istemedim.
- I didn't want to disturb her.
Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.
- I didn't call on you for fear of disturbing you.
Hiçbir şey onu rahatsız etmez.
- Nothing disturbs her.