Sayın yargıç, danışmanı tahliye etmek istiyorum.
- Your honor, I would like to discharge counsel.
Sen tahliye ediliyorsun.
- You're being discharged.
Sayın yargıç, danışmanı tahliye etmek istiyorum.
- Your honor, I would like to discharge counsel.
Nehir bir göle boşalmaktadır.
- The river discharges into a lake.
Mahkumları bırakmalarını emretti.
- He ordered them to release the prisoners.
O köpeği serbest bırakmayın.
- Don't release that dog.
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- I'm afraid you're going to have to release Tom.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
They released thousands of gallons of water into the river each month.
I ran forward, discharging my pistol into the creature's body in an effort to force it to relinquish its prey; but I might as profitably have shot at the sun.