Yeni bir bisiklet almayı göze alamıyorum, bu yüzden bu eski bisikletle idare etmek zorunda kalacağım.
- I can't afford to buy a new bike, so I'll have to manage with this old one.
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
- Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
Bunu nasıl idare ettiler?
- How did they manage that?
Tom tüm parasını Mary ve babasının idare ettiği şirkete yatırdı.
- Tom invested all his money in the company that Mary and her father managed.
Müdür olmak istemiyorum.
- I don't want to be the manager.
Müdür olmak istiyorum.
- I want to be the manager.