Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.