to demand a price; as, to charge high for goods

İngilizce - Türkçe

to demand a price; as, to charge high for goods teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

İlgili Terimler

charge

{i} suçlama

Tom suçlamayı reddetti. - Tom has denied the charge.

Suçlamaları ispat edemediler. - They could not prove their charges.

charge

şarj

Telefonumu şarj etmem gerekiyor. - I need to charge my mobile.

Cep telefonunu şarj etmeyi unutma. - Don't forget to charge your cell phone.

charge

{f} kredi kartından almak

charge

{f} sorumlu tutmak

charge

doyurmak

charge

kondurmak

charge

iş vermek

charge

memuriyet

charge

(Ticaret) direktif

charge

(Kanun) ittiham

charge

(Otomotiv) batarya

Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım. - I have to charge the battery of my car.

Güneş panelleri gün boyunca bataryaları şarj eder. - The solar panels charge the batteries during the day.

charge

vergin

charge

saldırı

Saldırı ve darptan suçlandı. - He was charged with assault and battery.

Tom saldırı ve darp ile suçlandı. - Tom has been charged with assault and battery.

charge

{i} görev

Sevmesen bile bu görevi almalısın. - Even if you do not like it, you must take charge of it.

Seni kim görevlendirdi? - Who put you in charge?

charge

(Askeri) Tank hücumu

charge

dolmak

charge

{i} iddia

charge

{f} uyarmak

charge

fiyat talep etmek

charge

doldurmak doyurmak

İngilizce - İngilizce

to demand a price; as, to charge high for goods teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

charge

Heceleme

to de·mand a price; as, to charge high for goods