Düşman saldırısı şafakta sona erdi.
- The enemy attack ended at dawn.
Biz şafakta kalkmalıyız.
- We must get up at dawn.
Neredeyse şafak vakti ve henüz bir şey olmadı.
- It's almost dawn and nothing's happened yet.
Tom şafak vaktinde okula gitti.
- Tom left for school at the break of dawn.
Tom her gün tan ağarırken kalkar.
- Tom wakes up at the crack of dawn every day.
Küçük kız gün ağarırken uyandı.
- The little girl woke at dawn.
Onun o sözlerle kastettiği şey sonunda kafama dank etti.
- What he meant by those words finally dawned on me.
Anlam sonunda kafama dank etti.
- The meaning dawned upon me at last.
Sabahtan akşama kadar çalışırız.
- We work from dawn until dusk.
Sabaha doğru oldukça soğuk olur.
- It gets extremely cold toward dawn.
Dawn, go away, I’m no good for you.
I don’t want to be there when the truth dawns.
The dawn of civilisation.
She rose before dawn to meet the train.
Before a new day dawns.
... from the dawn of man to the year 1 900, ...
... dawn on you that you would try to revolutionize ...